Bir efsaneye göre Macar Suyu olarak bilinen ve ilk defa bir keşiş tarafından Macaristan Kraliçesi Elizabeth için üretilmiş olan koku, kolonyanın atasıdır. Floransa'daki Santa Maria Manastırı rahibelerinin aqua reginae adıyla 14. yüzyıldan itibaren üretmekte oldukları bu koku bir teoriye göre 17. yüzyılda bir gezgin olarak Floransa'da bulunan Italyan parfümcü Giovanni Paolo Feminis'in ilgisini çekmiş ve baş rahibeden formülünü öğrenmiştir. Köln'de yaşayan Feminis Floransa'dan döndüğünde bu kokunun içine bergamot, limon ve portakal esansı katarak bugün kolonya denilen kokuyu geliştirdi; önce Eau Admirable" (Hayranlık verici su), daha sonra da "Eau de Cologne" (Köln suyu, Almanca "Kölnisch Wasser") olarak pazarlamaya başladı. Artan talep üzerine Feminis`nin yardıma çağırdığı Giovanni Maria Farina adlı bir başka Italyan parfümcü 1709'da Köln'de kurduğu fabrikada üretime devam etti.[1] Köln Tıp Fakültesi'nin bu kokuyu tıbbi ürün olarak onaylamasının ardından kolonya Avrupa'da yaygınlaştı. Kolonya ilk geliştirildiği yıllarda tıbbi amaçla kullanılıyordu. 0 günlerdeki formülüyle biberiye, portakal çiçeği, bergamot ile limondan oluşan ve ferahlatıcı özelliği yüzünden rağbet gören karışım, sindirim sistemi rahatsızlıklarında şeker üzerine damlatılarak alınıyor ya da şaraba karıştırılarak içiliyordu. Antiseptik özelliğinden ötürü ağız çalkalamada, yara temizliğinde kullanılıyor, kas ve eklem ağrıları için harika bir friksiyon solüsyonu oluyordu. Uzun yıllar tedavi edici özelliğinden yararlanılan bu sıvı, tuvalet amacıyla kullanılmaya başlandıktan sonra bir devrim yüzyılı olan 18. yüzyılda adeta bir çığır açtı. Sınıf savaşının en keskin biçimde yaşandığı yıllarda yükselen burjuvazi karşısında, ağır ve pahalı parfümlerle özdeşleşen aristokrasi yenik düşünce, ağır kokulann da itibarı azalmıştı. Kolonya gibi hafif ve ferahlatıcı kokular sadeliğin, saflığın simgesi haline geldi ve burjuvazinin gözdesi oldu. Türk ananesinin şeker ile birlikte en önemli ikram ürünlerindendir. II. Abdülhamid devrinin ilk yıllarında kolonyanın Osmanlı topraklarına ithali edilmeye başlaması, 1882'de ise yerli üretime geçilmesinden sonra ülkede konuk ağırlama ritüelinin ilk adımı olan gülsuyu ikramının yerini kolonya ikramı almıştır.